KÜRTLER, ALEVİLER VE MÜLTECİLERE YÖNELİK IRKÇI SALDIRILARA İLİŞKİN 1 OCAK 2025-31 ARALIK 2025 TARİHLERİ BASIN TARAMASI RAPORU
SAMER (Saha Araştırmaları Merkezi); “Kürtler, Aleviler ve Mültecilere Yönelik Irkçı Saldırılara İlişkin Basın Taraması”nın 1 Ocak – 30 Aralık 2025 dönemini kapsayan yıllık değerlendirmesinde, ulusal ve yerel basında toplam en az 112 ırkçı, ötekileştirici veya yok sayan haber tespit etmiştir.
2025 yılı, Türkiye’de yeniden “Barış”, “Normalleşme” ve “Toplumsal Uzlaşı” söylemlerinin gündeme geldiği bir dönem olmasına rağmen, veriler; Kürtler, mülteciler ve Alevilere yönelik ırkçı, ötekileştirici ve yok sayıcı uygulamaların yaygın, süreklilik arz eden ve yapısal bir nitelik taşıdığını göstermektedir. Verilere göre, İhlaller bireysel nefret eylemleriyle sınırlı kalmayıp kamu otoriteleri, kolluk güçleri, cezaevi idareleri ve yerel yönetimler eliyle kurumsal boyut kazanmıştır.
Kürt kimliğine ve Kürtçeye yönelik ihlaller; ifade özgürlüğü, kültürel haklar, siyasal katılım ve yaşam hakkı alanlarında yoğunlaşmıştır. Kürtçe dil kurslarının kapatılması, Kürtçe şarkı, halay ve pankartlar nedeniyle gözaltı ve hapis cezaları verilmesi, Kürtçe yayın yapan medya organlarının engellenmesi, Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu toplantısında Rebia Kıran’ın sözlerine Kürtçe başlaması üzerine Türkçe konuşmaya zorlanması; Kürtçenin kamusal alandan dışlanmaya çalışıldığını göstermektedir.
Cezaevlerinde hasta tutsakların tahliyelerinin keyfi biçimde ertelenmesi, Kürtçe ifadeler nedeniyle disiplin cezaları, işkence ve açık ırkçı tehditler; ayrımcı uygulamaların kapalı kurumlarda derinleştiğini ortaya koymaktadır. Spor alanlarında, mitinglerde ve kültür-sanat etkinliklerinde Kürt kimliğine yönelik saldırılar ise bu baskının gündelik yaşama yayıldığını göstermektedir. (Tablo 1)
Mültecilere yönelik ihlaller, ağırlıklı olarak yaşam hakkı, sağlık hakkı ve geri göndermeme ilkesinin ihlali şeklinde gerçekleşmiştir. Denizlerde ve sınır hatlarında yaşanan ölümler, geri gönderme merkezlerinde ölüm ve şiddet iddiaları, hukuki güvencelerden yoksun sınır dışı uygulamaları ciddi hak ihlallerine işaret etmektedir.
Sağlık hizmetlerine erişimin engellenmesi, doğum yapan kadınların ve kronik hastaların mağdur edilmesi ile çalışma hayatında maruz kalınan şiddet ve ücret gaspı, mültecilerin sistematik biçimde korumasız ve güvencesiz bırakıldığını göstermektedir. (Tablo 2)
Alevilere yönelik ihlaller, inanç özgürlüğü ve nefret söylemi ekseninde yoğunlaşmıştır. Medyada ve sosyal alanda Alevi kimliğini hedef alan söylemler, Alevi kurum yöneticilerinin hak arama faaliyetleri nedeniyle kriminalize edilmesi, Alevi köylerine yönelik hizmet eşitsizliği ve kutsal mekânlara müdahaleler; inanç temelli ayrımcılığın sürdüğünü göstermektedir. Eğitim alanında Alevi öğrencilere yönelik nefret söylemleri de bu tablonun önemli bir parçasıdır. (Tablo 3)
Basın tarama sonuçları 2025 yılının, Türkiye’de Kürtler, mülteciler ve Aleviler açısından ayrımcılığın derinleştiği; temel hak ve özgürlüklerin sistematik biçimde ihlal edildiği bir yıl olduğunu göstermiştir.
Basına yansıyan olaylar, yaşanan ihlallerin yalnızca görünen kısmını oluşturmakta olup, gerçek tablonun çok daha ağır olma olasılığına işaret etmektedir.
2025 yılı basın taramasında Kürtler’e yönelik toplam 89 ırkçı/ötekileştirici olay tespit edilmiştir.





