KÜRT KİMLİĞİNE YÖNELİK IRKÇI SALDIRILARA İLİŞKİN BASIN TARAMASI RAPORU
Son yıllarda Türkiye’deki toplumsal davranış biçimlerini; ayrıştırma, ötekileştirme, kutuplaştırma, dışlama gibi kavramlarla tanımlayan; kişilerin etnik, cinsel, bölgesel, inançsal farkları nedeniyle ilgili davranış kalıplarına uğradıklarını savlayan çok sayıda haber ve çalışmayla karşılaşıyoruz.
Ağırlıklı olarak Mülteciler, Kadınlar, LGBT+İ Bireyler, Kürtler ve Aleviler işaretlenerek gerçekleşen bu davranış kalıplarına dair haberler ve olaylar Türkiye’de artan biçimde “Irkçılık” tartışmalarını da gündeme getirmiş durumda.
Konuya ilişkin yapılan araştırmaların önemli kısmı ağırlıklı olarak “Türkiye’de ayrımcılık hallerine” ilişkin verilere odaklanmış olmakla birlikte; artık “Irkçılık” kavramının da güncelleştirilerek olay ve olguların tariflendiğine tanıklıklar artıyor.
Özellikle son yıllarda Kürt kimliğine sahip yurttaşlara ilişkin yönelimler “Irkçılık” kavramının daha yaygın gündeme gelmesini sağlıyor. Türkiye’nin batı illerinde Kürt kimlikli yurttaşlara dönük fiziksel saldırılara varan yönelimler kamuoyunda ideolojik bir form olarak “Irkçılık” saikı ile tanımlanmaya başladı bile.
Konunun önemine binaen, “Kürt Kimlikli yurttaşlara ırkçı yönelim” olarak tariflenen, “iktidar ve destekçilerinin ayrıştırıcı, kutuplaştırıcı söylem ve politikaları” ile arttığı savlanan fiziksel saldırı içeren olaylara ilişkin Sosyo-Politik saha Araştırmaları Merkezi olarak son 6 yıla ait basın taraması gerçekleştirilmiştir.
Gerçekleşen taramaya göre sadece 2021 yılının ilk 8 ayı içerisinde, Kürtlere yönelik bahsedilen saiklerle basında en az 9 saldırı haberi yer almıştır. 12 Mayıs 2021’de ilk olarak Konya’da Karslı Dedeoğlu ailesine yönelik linç girişimiyle başlayan (akabinde 30 Temmuz tarihinde aynı aileden 7 kişinin katledilmesine kadar varan), HDP İzmir il binasında Deniz Poyraz’ın ve sonrasında yine Konya’da Hakim Dal’ın öldürülmesi ve Ağustos başında Antalya/Elmalı’da mevsimlik işçi olarak çalışan Kuğra ailesinin linç edilerek çalıştıkları yerden kovulmalarıyla devam eden olaylar zinciri bu basın taraması gerçekleştiği esnada henüz durulmamıştır.
Kamuoyunda “çözüm süreci” olarak adlandırılan sürecin terkedilmesinin ardından, 2015 yılından itibaren artarak gündeme gelen ve bugün “Kürtlere dönük ırkçı saldırılar” olarak da tariflenen yönelimlere ilişkin, Mezopotamya Ajansı, Evrensel gazetesi, Bianet.org gibi yayın ve internet siteleri üzerinden gerçekleşen medya taramasına göre; Kürt kimliği nedeniyle en az 45 fiziksel saldırı olayının gerçekleştiği, bu olaylar neticesinde en az 16 insanın yaşamını yitirdiği ve en az 100 civarı insanın bu saldırılardan etkilendiği görülmüştür. (Tablo-1)
Bu ve benzeri olaylar zincirinin olası etki ve sonuçları üzerine henüz gerçekleşmiş yeterli araştırmalar olmamakla beraber, Türkiye de yaşayan farklı kimliklere ilişkin araştırmalar; Kürtlerin önemli bir kesiminin kendilerini güvende hissetmediklerini, bu bağlamda özellikle batı illerinde dil ve kültürel aidiyetlerini gizleme, aidiyetlerinden uzaklaşma, görünmez kılma gibi eğilimler içine girdiğini, kamusal alanda tedirginlik hissiyatlarının arttığını göstermektedir.
Sosyo-Politik Saha Araştırmaları Merkezi’nin Şubat 2021’de gerçekleştirdiği “Türkiye’de Türkçe Dışında kullanılan Anadillere Dair Saha Araştırma Raporu” başlıklı çalışmasının bu konuda önemli ve uyarıcı veriler içerdiğine işaret etmek gerekecektir.
Örneğin; Anadilini %94,9 oranında Kürtçe olarak tarifleyen ilgili araştırma grubunun, bu dili sokakta/sosyal hayatta kullanma oranı toplamda %37,6’da kalmaktadır. (Tablo-2)
Aynı araştırmaya göre anadili nedeni ile resmi devlet dairelerinde, okulda, hastanede, sokakta, toplu taşımada, iş ortamında gündelik hayat akışının sürdüğü pek çok kamusal alanda ayrımcılığa uğradığını, dışlandığını düşünenlerin oranı hiç de azımsanmayacak orandadır.
Bahsi geçen çalışmada ilgili konulardaki verilere baktığımızda, Devlet Dairelerinde hiç ayrımcılığa uğramadığını düşünenlerin oranı sadece %5,3 iken; Sosyal Çevresinde Hiçbir zaman ayrımcılığa uğramadığını söyleyenlerin oranı %21,3 olarak ölçülmüştür. Yine devamla, Sosyal Medyada Hiçbir zaman ayrımcılığa uğramadığını düşünenlerin oranı %12,4; İş Ortamında Hiçbir zaman ayrımcılığa uğramadığını düşünenlerin oranı %21,8; Yaşadığı Kentte Hiçbir zaman ayrımcılığa uğramadığını düşünenlerin oranı ise %24,6’da kalmıştır. (Tablo-3)
Ayrıca Saha Merkezinin İlgili çalışmasında görüşmecilerin en az 3’te ikisi değişik oranlarda ayrımcılığa maruz bırakıldıklarını ifade etmişlerdir. Araştırma verileri anadilin, ayrımcılığa maruz bırakılmada önemli bir etken olduğunu göstermiştir. İlgili araştırma; bu ayrımcılık ve dolayımında gelişen ırkçı yönelimler nedeniyle, kimliği güçlü biçimde işaretleyen anadilin kullanılmasına dönük, Kürtlerde yaygın bir oto-sansür davranışının geliştiğini de göstermektedir. Ayrıca anadilin artık bir kesim Kürt nezdinde ‘tehlike üreten unsur’ olarak algılanıp, kullanımından kaçınılmaya başlandığına da veriler işaret etmektedir.
Bu bağlamlar içerisinde Kürtlere dönük yönelimler ve Kürtlerdeki etkiye ilişkin bir veri oluşturması beklentisiyle çalışma iki bölümden oluşmuştur; Birinci bölümde 2015 sonrası Kürt yurttaşlara kimliklerinden kaynaklı olduğu düşünülen salt fiziksel saldırıları konu alan haberler (yıl, yer, olay ve kişiler); İkinci bölümde ise Sosyo Politik saha Araştırmaları Merkezi’nin, Türkiye’nin 42 kent merkezinde, kendini Kürt olarak tarifleyen 1476 yurttaşın katılımı ile şubat 2021 tarihinde gerçekleştirdiği “Türkçe dışında kullanılan anadillere dair saha araştırma raporu” başlıklı araştırmanın konu içeriğine ait verileri yer almıştır.